30 Haziran 2021 Çarşamba

Seyyahların Gözünden Osmanlı Toplumunda Ramazan

 Peygamberimiz döneminden itibaren sabır ve türlü fedakarlıklar ile tutulan oruç ve büyük bir çoşku ile kutlanan bayramlar Osmanlı Devleti’nde de aynı sabır ve çoşkuyla devam etmiştir.Osmanlı Devleti’nde Ramazan ayına ve Ramazan Bayramı’na özgü yaşananlar seyyahların ilgisini çekmiş ve Türk toplumundaki Oruç,bayram ve iftar sonraları yapılanların kaleme alınarak günümüze kadar ulaşmaları sağlanmıştır.

Evliya Çelebi Osmanlı’da ramazan konusunu şehir şehir ele almış her şehrin kendine has özelliklerinden bahsetmiş ve seyahatnamesinde bu konuya geniş bir yer vermiştir.Genel olarak anlattıklarına göre ise Ramazan aylarında şehirlerde binlerce fişek atılırmış.Terk edilmiş yüksek kalelerde bile bu mübarek ayın gelişini haber verip müjdelemek için siyah barutlar saklanır; her yerde kandiller yanar, etraf ışıl ışıl aydınlatılırmış.Evliya Çelebi Seyahatname’de Ramazan pidesini de üstü anason, çörek otu, badem, safran, haşhaş gibi şeyler dökülerek kaplanmış, beyaz undan katık olarak anlatıyor.İftar vakti geldiğinde mahalle aralarındaki küçük fırınlardan yayılan muhteşem koku ise insanda müthiş bir tesir bırakır,mahalleli pideleri bitmeden almak için erkenden fırın kapısında sıraya girermiş.Misafire hediye yani diş kirasından da bahseder.

Türklerin Ramazan Bayramını anlatan Fransız seyyah Nerval;“Türklerin Ramazan bayramı bizim yılbaşı bayramımıza benzer.“Bayram sabahı, güneş doğarken, gemilerden ve bütün hisarlardan atılan toplar şehri inletti.Bin minareden yükselen ezan sesleri her tarafta yankılandı.Büyük şaşalı bir merasim yapıldı.Merasimden sonra herkes birbirinin elini öptü.”der.

1553 ve 1554 yıllarında İstanbul’u ziyaret eden Alman seyyah Dernschwam anılarında İstanbul Ramazanları hakkında şöyle bahsetmektedir:“30 Temmuz 1554’de Türkler İstanbul’da oruç tutmaya başladı.29 Temmuz’da Ay’ı gördüler. Herkesin bundan haberi olsun diye minarelere kandiller asıldı.Yağmur ve rüzgâr zarar vermesin diye de üstlerini örttüler. Bu kandilleri akşam yakıyorlar ve tüm gece boyunca yanıyor.Akşama kadar hiçbir şey yemiyorlar ve akşam yıldızlar görününce de ne bulursa yiyorlar.Yemek ayrımı yapmıyorlar. Ertesi gün açlığa tahammül edebilmek için biraz uyuyup kalktıktan sonra tekrar yemek yiyorlar. Türklerin bu tuttukları oruç Yahudilerin orucuna benziyor. Akşama kadar bir şey yemeyip akşam olunca da gündüz yemedikleri şeylerin hepsini gece boyunca yerler. Toplumda oruç tutmayan Müslümanlar da vardı.Sınırda yaşayanlar ve savaş zamanı askerler oruç tutamayan mazeretli kimselerdi.

1573 de İstanbul Ramazanına tanık olan seyyah Gerlach ise:“Gökte Yeniay’ın görülmesi ile başlayan Ramazan bir ay sürüyor. Müslüman Türkler bütün gün boyunca bir şey yemez ve içmezler.Akşam vakti camilerin minareleri çevresinde bir taç gibi dolanan kandiller yanıncaya kadar tamamen aç gezerler.Kandiller yandıktan sonrada bütün gece yiyip içerler.Kandiller yanınca sokaklarda bir bağrışma kopar ve dilenciler sokaklara dökülerek evden eve dolaşır yiyecek ve para isterler.Bazıları da beş altı kişilik topluluklar halinde bütün oruç ayı boyunca geceleri sokak sokak gezer.Zengin kişilerin evi önünde

nefesli sazlar ve vurmalı çalgılar eşliğinde şarkılar söyler.Aralarından biri şarkı söyleyerek veya zurna çalarak girizgâhla başlar, diğerleri de buna katılır.Ramazan minarelerde yanan kandillerle ilan edilir. Sene boyunca sadece düğünlerde ziyafetler veren Türkler, Ramazan ayının on beşinden sonra Devlet ricalinin iftar davetlerinin şaşaası büyüktür.”Gerlach’ın“Büyük Bayram”olarak adlandırdığı Ramazan bayramı, “Küçük Bayram”olarak adlandırdığı ise kurban bayramıdır.

1575 yılının Ramazanını gözlemleyen Alman seyyah Schweigger ;“Oruç zamanı yılın bolluk ve bereket içinde geçen bir dönemidir. Bu yüzden Türk halkı Ramazan’ı büyük bir hevesle bekler. Bir ay süren oruç ayında Türkler yemek ve sudan kesilir, gökyüzünde yıldızlar görününceye kadar bu açlık devam eder. Camilerin balkonunda tahta fenerlerin içinde kandil aydınlatması asarlar. Bir ip yardımıyla iki minare aradı görkemli yazılar asarlar.Bu ayda çocuklara, yaşlılara, hastalara gereksinimleri olduğu kadar yiyip içme fırsatı verilir. Bu bereket ve bolluktan sadece insanlar değil, hayvanlarda nasiplenir.Kedi köpeklere de sadaka verilir.Şehzade Mehmet Camiinin önünde her gün ikindi vakti otuz kırk aç ve perişan kedi toplanır.Türkler buraya gelerek onlara et ve ciğer parçaları atar. Bu onlar için büyük bir sadaka niteliğindedir.Zayıf olan hayvanlar bunları yer.Bazı kişiler kafesteki bir kuşu satın alıp onu serbest bırakarak sevap kazanmaya çalışır.

1610-1620 yılları arasında İstanbulʹda kalan İngiliz Robert Withers Anadolu’da geçen Ramazanlarını şöyle anlatır:“Türkler Ramazan ayında oruç tutar.Gündüzleri bir şey yemez ve içmezler. Akşam namazından sabah namazına kadar geçen sürede istediklerini yer ve içerler. Akşam olduğu vakit minarelerin etrafını çevreleyen ışıklar yakarlar. Bu ışıklar sabaha kadar yanar. Ramazan ayında gündüzleri açıktan bir şey yemek içmek yasaktır Türkler Ramazan ayında önemli kişilerin türbelerini ziyâret ederler.Kurbanlar keserek kurban etlerini dağıtırlar.


Balkan Savaşları’ndaki Silahsız Düşman:’’KOLERA’’

 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nde başlayan Rumeli’den  geri çekiliş Osmanlı Devleti’nin  1.Balkan Savaşı’nda  yenilmesi üzerine hız kazanmıştır.Askeri,ekonomik konulardan başka Osmanlı Devleti’nin artık görünmeyen bir düşmanı da vardı.Düşmanın ismi:KOLERA

On binlerce Muhacirin Rumeli’den İstanbul’a doğru çekilmeye başlaması onlarca sağlık çalışanı doktor ve hemşirenin salgın yüzünden hayatını kaybetmesi savaşın acı sonuçlarını kat kat arttırmaya başlamıştı.Hastalığın daha çok yayılmasını engellemek ve kontrol altında tutmak için Sıhhiye Nezâreti aşağıda belirtilen tedbirlerin alınması gerektiğini Dâhiliye Nezâreti’ne 27 Kasım 1912 tarihli yazıda:

1-Hastalık, muhacirler ve askerler vasıtasıyla İstanbul’a getirildiği için, bunların İstanbul dışında uygun bir yerde sıkı bir kontrol ve dezenfeksiyondan sonra İstanbul’a girmelerine izin verilmesi,

2- Koleraya yakalanıp değişik hastaneler ve özel hanelere yatırılan askerler dışında buralara kimsenin kabul edilmemesi,

3- Muhacir ile ahalinin kesinlikle temas etmemesi,

4- Şimdiye kadar İstanbul’un içerisinde önemli bir oranda kolera vakası görülmemiştir. Ancak böyle bir durumda derhal karantina uygulamasına geçilmesi,

5- Kolera nedeniyle karantinaya alınan bölgede hastaların düzenli olarak tedavi edilmesi, hane ve tecridhanelerde hastalar ile temas halinde olacakların mikrop taşımalarının kontrol edilmesi,

6- Koleranın bulunduğu mahallenin dezenfeksiyonuna dikkat edilmesi,

7- Su kontrolünün yapılması,

8- Koleraya “fakr-u zarûret” içerisinde yaşayanlar ile han ve kahvehanelerde yatan bekârlar daha kolay yakalandığından hamal, kayıkçı, kahveci gibi esnafların sıkı kontrol altında tutulması,

9- Mide ve bağırsakları bozan çürümüş meyve, sebze ve et satışının yasaklanması,

10- Koleraya karşı gereken tedbirlerin, halk tarafından bilinmesinin sağlanması,

11- Sıhhî memurlara, güvenlik memurlarının yardımcı olması,

12- Koleraya yakalanan hanelerin halkça bilinmesi için sarı birer yaftanın asılması gibi kararlar alınmıştır.

Trakya’ya sevk edilmek üzere İstanbul’a gelen askerlerin sevk için bir süre bekletilmek zorunda kalınması sonucu Anadolu’dan gelen askerlerde salgından etkilenmeye başlamış ve durum içinden çıkılmaz vahim bir tabloya bürünmüştü.Salgının yayılmasını önlemek için asker sevkiyatının durdurulması kararı alınmasına rağmen denizden ve karadan Hadımköy’e asker sevki yapılmış ve salgının yayılması hız kazanmıştır.

Hastanelerin dolu olduğu zamanda Balkan muhacirlerinin İstanbul’a gelmesi üzerine Sarayburnu’nda çadırlı bir merkez kurularak koleralı hastalar burada muayene edilip gözetim altına alınmıştır.Hatta bazı yöneticiler Camiilerden istifade etme fikrini gündeme getirmiş ama bu karardan vazgeçilmiştir. Şeyhülislam Cemalettin Efendi’nin devreye girerek “Bu sıkıntılı durumda, değil camilerin birinin, hepsinin koleralılara ayrılmasına taraftarım, bu hususta fetva bile veririm.” sözleri üzerine koleralılar Sultanahmet, Şehzade, Ayasofya ve Nuruosmaniye camilerine yerleştirilmişlerdir. Bu durumda koleraya yakalanmış askerler ve muhacirlerin tedavi, ibate ve iaşe işleri Hilâl-i Ahmer Cemiyeti tarafından üstlenilmiştir.

Özellikle Ayasofya’nın hastalara açılması Yunan basınının ilgisini çekmiş, Embros Gazetesi 18 Kasım (5 Kasım) 1912 tarihinde, “Ayasofya Koleralıların Hastanesi Oldu” manşetini atmıştır. Haberde kilise olarak bahsedilen Ayasofya’ya Çatalca cephesinden getirilen koleralı askerlerin yerleştirildiği, ortaya çıkmış olan durumun Yunan halkını üzdüğü ifade edilmiştir.Ayrıca Hadımköy, Yeşilköy ve Ispartakule’de koleralı hastalar için hastaneler açılmıştır.

Kolera sadece Türk tarafında değil Rum tarafında da büyük bir kıyıma yol açtı.Çatalca ve Hadımköy civarındaki askeri birlikleri kırıp geçiren kolera, 1912 Kasım-Aralık ayları boyunca Yunan basın organları sütunlarında geniş yer bulmuştur. 17 Kasım (4 Kasım) 1912 tarihli Embros Gazetesi’ne göre kötü hava koşulları, salgınlar ve beslenme bozukluğu yüzünden Osmanlı askerinin durumunun kötü olduğu ve kolera sebebiyle ordu birliklerinde büyük kayıplar olduğu tespit edilmişti.

Balkan Harbi’nin başlamasından 31 Aralık 1912’ye kadar İstanbul’daki toplam kolera vakası 2.342, bunlardan şifa bulan ve tedavi altında bulunanlar ise 1.195 kişiden ibarettir.40 Menzil hastanelerinde toplam 219 subay ile 11.443 er koleraya yakalanmış, bunlardan 29 subay ile 3.301 er hayatlarını kaybetmiştir. İkinci Çatalca Muharebesi’nden Barış Antlaşması’na kadar geçen sürede ise 362 subay ile 35.588 er salgın hastalıklara yakalanmıştır. Bu süre zarfında 129 subay ve 8.769 erin tifo ve koleradan hayatını kaybetmiştir. Ancak savaş içinde bulaşıcı hastalıklardan ölenlerle ilgili kesin istatistiklere erişilemediğinden, asker ya da sivil tam olarak kaç Osmanlı vatandaşının koleradan hayatını kaybettiğini söylemek mümkün değildir.

Balkan Savaşı’nın sona ermesiyle devlet daha rahat hareket etmeye başlamış ve kolera konusu Meclis-i Vükelâ gündemine gelmişti. 2 Nisan 1913 tarihli kararda, yaz mevsiminin yaklaşmasıyla kolera hastalığının yayılması ihtimaline karşı gereken sağlık tedbirlerin alınması için seyyar sıhhiye heyetleri oluşturularak gereken yerlere gönderilmesi ve bu işle uğraşmak üzere bir kolera komisyonu kurulması kararlaştırılmıştı. Buralara gönderilen muhacirlerin aşılanması çalışmaları için bir başka komisyon teşkili kararlaştırılmış ve bunun için 50.000 liralık bir tahsisat istenmişse de, bütçe yetersizliğinden dolayı 5.000 lira gönderilmiştir.

Balkan Savaşları’nın kaybedilmesinin arkasında onlarca sebep  var ancak bunlardan en önemlisini silahsız ve görünmeyen düşman olan Koleranın askerler arasında yayılması ve lojistik destek eksikliğini sayabiliriz.Devlet salgını önlemeye çalışırken bir yandan da yoksul kişileri giydirmek barınma sorunlarını gidermek için büyük mücadele vermiş açlığı gidermek içinde birçok yerde aşhaneler kurmuştur.Dönemin sıkıntılarına rağmen yerinde ve kararlı tedbirlerin alınması salgının yayılmasını engellemiş ve yıkıcı olmasının önüne geçmiştir.


Mübadillerin Hal-i Perişanlıklarının Meclis Konuşmalarına Yansıması

 

        Göç ve Muhaceret Türk tarihinde oldukça fazla görülen vaka’lardandır. Türk ulusuyla adeta özdeşleşen bir kavramdır. Bugünkü milletlerin mevcut coğrafi konumlarını Türklerin göçleriyle ilişkilendirmek çok isabetli olacaktır.Devletler halinde yaşamlarını idame ettiren ulusların nüfuzları ve nüfusları arttıkça istikbal ve istiklalleri için kendilerine uygun yaşam alanları araması oldukça doğaldır.Türk Ulusu da bu gerekçeler doğrultusunda Asya ve Anadolu topraklarında daha müsait yerlere intişar mecburiyetinde kalarak gittikleri yerlerde kendi Ulusal benliklerini kalıcı hale getirmişlerdir.

 

  Ulusumuz esaret altında yaşamayı asla kabul etmemiştir. Teşkilatlanmanın bilinmediği dönemlerde dahi ordusunu kurarak istikbalini daima ordusuna yüklemiş gittiği topraklarda ordusuyla birlikte kalmış ve yine o toprakları ordusuyla birlikte terk etmiştir. Dönemin koşulları gereği yapılan ve Cihandaki ilk ve son olan Mübadele Türklerin Kadim tarihinde alışık olduğumuz nüfus hareketliliklerinden birisidir.

    Devletin karar organı olan Meclis’te dönemin güncel konusu olan Mübadele birçok oturumda ele alınmış ve tartışmalar olmuştur. Meclisin 10 Ekim 1924 tarihli oturumu da bahsi geçen konunun tartışıldığı günlerden biri olmuştur.

        Mübadele  konusunun Meclis’e yansımalarına birlikte kulak vermeye ne dersiniz?

- Mehmet Esat İLERİ-Menteşe(Muğla)Milletvekili

 -Menteşe'de, bir dönüm emvali metrukeden  arazi olmadığı halde orada ev vardır diye muhacirler gönderilmiş ve sefaletlerine meydan verilmiştir .Sefalete sürüklenmişlerdir.

 

- Menemen kazasında yüz dört hane muhacirin de iskândan mahrum bir halde yaşayışları bunları da mahfu  perişaniyete sürüklemektedir.

 

-Söke'nin Domaçya nahiyesine iskân edilen 1500 nüfustan üç ay içinde sekiz yüze inen biçareler de zikre şayandır. Hali pürmelâllerini tasavvur buyurunuz.

 

-Drama'nın Prohkoncan v.s. köylerinden gelmiş mübadiller Kemer Karakolu arkasında mezarlık başlarında bir ağaçtan, sığınacak, barınacak bir yerden mahrum açlıktan, bakımsızlıktan ağlamakta, inlemekte olduklarını bu gözlerim görmüştür.

 

-Bir kısım muhacirinin kendileri Söke taraflarına, hayvanları Keşan'a gönderiliyor.Bunun üzerine ya bizi oraya, yahut hayvanlarımızı buraya gönderiniz, diye müracaat vaki oluyor. Vekâlet buna cevaben hayvanlarınızda hastalık vardır, oraya gönderemeyiz, diyor.O halde biz oraya gidelim, diyorlar. Buna da olmaz cevabı veriliyor.

 

 -Selanik'ten Balıkesir'e mürettep oldukları emri veriliyor. Bunlar vapura biniyorlar. Yanlışlıkla Akçaabat'a gidiyorlar.Vekâlet Akçaabat'a emir veriyor haydi oradan Keskin'e.Bu sefer Gülcemal vapuruna bindiriliyor,yola çıkarılıyorlar.

 

-Sinop'a  900 kişi gönderilmiştir Aylarca,günlerce şehirde kaldıktan sonra köylere  gönderilmiştir. Sinop'un etrafında Karacaköy ve Çakıroğlu dedikleri yerler var. Çakıroğlu sıtma yatağı bir yerdir .Kimse orada yaşayamaz.Zavallılar gitmişlerdir. Şimdi orada hepsi sıtmadan kırılıyorlar,ihtiyarlan gelmişler yalvarıyorlar,Hükümete başvuruyorlar, belediyeye başvuruyorlar, eşrafa başvuruyorlar, mebusa başvuruyorlar«Bizi kurtarın,bizi ölmeden kurtarın!»diyorlar.

 

 

 

 

Zeki KADİRBEYOĞLU–Gümüşhane Milletvekili

 

-İzmir'de daha bazı yerlerde bilhassa Samsun'da gözlerimle şahit olduğum birçok fecayi vardır.Samsun'a gelen muhacirler maatteessüf mezarlıklar içerisinde yatıyorlar. Kendilerini setr için ufak tefek bez parçalarından meydana getirebildikleri çadırlar altında imrarı hayat ediyorlar. Bu ne acıklı haldir. Halbuki Samsun'da mübadillere tahsis edilen evler başkalarının ellerine geçmişti. Samsun'da mübadiller için birkaç köy yapılmıştır.Gittim, bu köyleri gördüm.Yalnız pek mütessirim ki bu köylere oturtulacak kimse kalmamıştır.

 

-Trabzon'a çıkarılan muhacirler Polathane’ye sevk edildiler. Bu muhacirler zürra(çiftçi)olduklarını haber verdiler.Bununla beraber bu adamların mevaşisi(hayvan sürüsü) diğer taraflara çıkarılmıştır.Bu husus için de hükümete müracaat ediyorlar ve:

— Hayır siz buraya yanlış- geldiniz. Sizi başka yere sevk edeceğiz, ve bunları tekrar vapurlara irkâp ederek Samsun'a ihraç edilirlerken bir kısmı mühiminin tekrar vapura irkâp ederek :

— Hayır siz buraya yanlış gelmişsiniz. Sizi İnebolu'ya sevk edeceğiz,diyorlar. Bunlardan elli hane kadar harice çıkardıktan sonra, tekrar bu sefer de:

— Hayır siz buraya değil, Marmara havzasına gideceksiniz, deniliyor. Hulâsa bu zavallı biçareleri süründüre süründüre bir çoklarının felâketlerine sebep oldular.

 

HAMDULLAH SUPHİ BEY-İstanbul Milletvekili

 

Acaba 400 bin mübadilin memleketimize nakli mevzuubahis olduğu vakit ne kara rüyalara kapılmayan kaç adam vardır? Eski muhacirlerin tarihi bizce malumdur. Memleketin içine dökülen kitleler Anadolu’nun ortasında, Rumeli’nin bazı köşelerinde mahvoldu.Yerlerinde mezarlıktan başka bir şey kalmadı.

 

HALİT BEY -Kastamonu Milletvekili

 

Üç yüz küsur Drama ve Doksat muhaciri. Bunlar evvelâ !Balıkesir'e sevk edilmiş bilmem ne esbaptan ise Balıkesir'de yer olmadığından bahisle bunları kaldırmışlar,Trabzon’a göndermişler ve hem de demişler ki, nakliye ücretini siz vereceksiniz. Nakliye ücretini vermişler, Trabzon’a gitmişlerdir. Sonra, Trabzon'dan Vakfıkebir'e gönderilmiş sonra oradan da demişler,siz Ankara'nın Keskin kazasına gideceksiniz. Ankara'nın Keskin'i rica ederim haritayı şöyle bir göz önüne koyunuz, vaziyeti muhakeme buyurunuz.

 

TUNALI HİLMİ BEY-Zonguldak Milletvekili

 

Soma'da bir gece kaldım, o vesileyle karşıma yine seksen haneden ibaret bir muhacir kafilesi çıktı. Zavallılar oralara dolmuşlardır.Muhacirlere verilen evler oturulamayacak bir halde iken diğer tarafta içindekilerin bazıları çıkmıyor

 

Dörtyol'a gittim arkadaşlar, altmış nüfuslu bir muhacir kafilesi var, Giritli muhacirler, hiç birisi Türkçe bilmiyor.


TÜRKİYE 'DEKİ KAYITLI POMAK YERLEŞİM ALANLARI

 TÜRKİYE'DEKİ KAYITLI POMAK YERLEŞİM ALANLARI.

■ Kel Aliço adlı pehlivan bu köyden çıkmıştır.
Suluca köy - Keşan (Mecidiye bucağı) - Edirne
Y1905 Im05: Fakırma [ Yun phagrê "bileğitaşı" ]
■ 20. yy başında Rum yerleşimi. Şimdi Pomak yerleşimi
■ 1905'te 300 Rum nüfus ve Timios Prodromos kilisesi vardı. SN
Karahamza köy - Meriç - Edirne
■ Pomak yerleşimi
Pırnar köy - Keşan (Yerlisu bucağı) - Edirne
1928 K: Varinçe
Y1905 Im05: Varnítsa [ Bul "Varna'cık" ]
■ 20. yy başında Rum yerleşimi. Şimdi Pomak yerleşimi
■ 1905'te 200 Rum nüfus ve Ayios Athanasios kilisesi vardı. SN
■ Pomak yerlesimi. 1924'de Drama'nin Boblec ve Končin köylerinden mübadele edilen halk yerlestirildi.
Kurtbey bld - Uzunköprü - Edirne
■ Pomak yerleşimi
Büyüköğünlü köy - Lalapaşa - Edirne
Eski adı: Büyünlü
■ Kısmen Pomak yerleşimi
■ 1914'te Plovdiv göçmenleri yerlestirilmistir. Anton
Yağmurca köy - Uzunköprü (Çöpköy bucağı) - Edirne
1946 MYK: Kestanbolu/Kastanbolu [ Yun ]
■ Pomak yerleşimi
■ Loveč: Bilič, Rahova ve Trno köyleri ile Pleven yakinlarindaki Gornik köyünden gelen göçler ile kuruldugu söylenir.
Sipahi köy - Uzunköprü (Çöpköy bucağı) - Edirne
■ Pomak yerleşimi
Naipyusuf köy - Havsa - Edirne
1889: Naipyusuf
■ Pomak yerleşimi
■ Köy 1877-87 Osmanlı Rus Savaşı sırasında Bulgaristan'ın Lofça (Lovech) kasabası ve İzvor köyünden göçen Pomaklar tarafından kurulmuştur. Köyün Kuruluş tarihi kayıtlarda Miladi 1889 (Rumi 1305) olarak geçmektedir. Uğur Güngör
Pehlivanköy ilçe - Pehlivanköy - Kırklareli
1928 K: Pavli [ Yun (Ágios) Paúlos "(Aziz) Pavlos" ]
■ Pomak yerleşimi
Kuştepe köy - Pehlivanköy - Kırklareli
■ Pomak yerleşimi
■ Pomak yerleşimi. Anton
İlyasağaçiftliği köy - Çan - Çanakkale
■ Pomak yerleşimi
■ Pomak yerlesimi. Asenovgrad'a bagli Orehevo köyünden göç ettiler.
Şalgamlı bld - Hayrabolu (Susuzmüsellim bucağı) - Tekirdağ
■ Pomak yerleşimi
■ 1990'a kadar kuraklik olunca yagmur yagsin diye Germen Dedu ritueli yapilirmis.
Çerkezmüsellim bld - Hayrabolu - Tekirdağ
■ Pomak yerleşimi
Beyci köy - Kofçaz - Kırklareli
1946 MYK: Piço/Peço/Penço Mahalles
■ Pomak yerleşimi
Büyükmandıra bld - Babaeski - Kırklareli
■ Pomak yerleşimi
■ 1877 savasi baslamadan, saray pehlivanlarindan Kavasoglu Ibrahim'in (Babasi vali kavasiydi) öncülügünde Bulgaristan Loveç'ten (Lofça) göçen Pomaklar tarafindan kuruldu. Istanbul Alemdag yerine, köyün bulundugu saray otlakiyesi pehlivanin hatrina taksim edildi. Bugunkü 3 mahalle Pomaklardan teskildir. Hürriyet mahallesi 1926-1952 arasi göç eden Bulgaristan'li muhacirlerden teskildir. Güresi meshurdur.
Karamurat köy - Malkara (Yörük bucağı) - Tekirdağ
■ Pomak yerleşimi
Kocayazı köy - Kofçaz - Kırklareli
1946 MYK: Kofçaz [ Tr kofcağaz ]
■ Pomak yerleşimi
■ 20. asir basinda Bulgar yerlesimi. Simdi Pomak yerlesimi.
Akkayrak köy - Biga - Çanakkale
■ Pomak yerleşimi
Yolindi köy - Biga - Çanakkale
■ Pomak yerleşimi
Eskitaşlı köy - Lüleburgaz - Kırklareli
■ Pomak yerleşimi
Armağan köy - Merkez (Dereköy bucağı) - Kırklareli
1946 MYK: Hediye
1928 K: Gedeğe
■ Pomak yerleşimi
Hodul köy - Gönen (Sarıköy bucağı) - Balıkesir
■ Pomak yerleşimi
■ Bulgaristan Filibe Kızılcık köyünden [ Bulg. "Dren" ] gelenler tarafından 1878'de kurulmuştur.
Beşpınar köy - Kemalpaşa - İzmir
■ Pomak yerleşimi
■ Yerelde ismi Pet Bunar. Halkiekseriyetle Plovdiv'in en güneyindeki köylerden biri olan Lǎkavica kökenlidir.
Yukarıkızılca bld - Kemalpaşa - İzmir
1530: Kızılca-i zir
■ Pomak yerleşimi
Ertuğral köy - Babaeski - Kırklareli
Eski adı: Kozpınar
■ Pomak yerleşimi
■ Edirne Kırkpınarı pehlivanlarının en iyileri bu köyden çıkar. Anton
Hafızhüseyinbey köy - Gönen (Sarıköy bucağı) - Balıkesir
■ Pomak yerleşimi
■ Yunanistan Kavala Kurtlu köylüleri [ Yun. "Elbislik" ], 1878'de. Anton
Dumanalanı köy - Gönen - Balıkesir
■ Pomak yerleşimi
İncirli köy - Gönen - Balıkesir
■ Pomak yerleşimi
Gelgeç köy - Gönen (Sarıköy bucağı) - Balıkesir
■ Pomak yerleşimi
Turgutalp bld - Soma - Manisa
Yr1950: Pomakköy
■ Pomak yerleşimi
■ Turgutalp'in benim çocukluğumda halk arasında söylenen adı Pomakköy idi. Ahalisi göçmen gelmiş ve yerleştirilmş Pomaklardı. Demir Küçükaydın
Yenice bld - Pınarhisar - Kırklareli
1946 MYK: Develiyenice
■ Pomak yerleşimi
Hasanbey köy - Gönen - Balıkesir
■ Pomak yerleşimi
Çınardibi köy - Bayındır - İzmir
1928: Osmaniye
Osm: Kavakalanı
■ Pomak yerleşimi
■ 1878 harbinden sonra Bulgaristan'dan gelen Pomak muhacirler tarafından iskân edilmiş ve 1893'te Osmaniye adı verilmiştir.
■ Bulgaristan'da Semine kasabasının Drenevo ve Dupnitsa köyünden gelenlerce kurulmuştur.
Soğucak köy - Vize (Sergen bucağı) - Kırklareli
Y1885 BSt: Kryónero [ Yun "soğuksu" ]
■ 20. yy başında Rum yerleşimi. Şimdi Pomak yerleşimi
Misakça köy - Bandırma (Edincik bucağı) - Balıkesir
■ Pomak yerleşimi
Çatak köy - Gönen - Balıkesir
■ Pomak yerleşimi
Evrencik köy - Vize (Sergen bucağı) - Kırklareli
■ Pomak yerleşimi
Kocapınar köy - Gönen - Balıkesir
Y1905 Im05: Kocapınar
■ 20. yy başında Rum yerleşimi. Şimdi Pomak yerleşimi
■ Pomak yerlesimi.
Necip köy - Manyas (Darıca bucağı) - Balıkesir
■ Pomak yerleşimi
■ Eski ismi: Novo Selo. Eski sakinleri gidince gidince Plovdiv göçmenleri yerlestirilmistir. Anadil korunmaktadir.
Gölyaka köy - Bandırma (Edincik bucağı) - Balıkesir
1928 K: Simavlı
■ Pomak yerleşimi
■ Pomak yerlesimi.
Yukarıyapıcı köy - Erdek - Balıkesir
1928 K: Yukarıyapıcı
Y1922 BSt: Anô Neoxôrion [ Yun "yukarı yeniköy" ]
■ 20. yy başında Rum yerleşimi. Şimdi Pomak yerleşimi
■ 1905'te 660 Rum nüfusu ve Metamorfosis kilisesi vardı. SN
■ 1924 sonrasi Kavala'ya bagli Kokala köyünden mübadele yoluyla gelen Pomak yerlesimi.
Büyükyoncalı bld - Saray - Tekirdağ
1946 MYK: Büyük Manika
■ Tatar/Pomak yerleşimi
■ Tatar/Pomak yerleşimi.
Küçükyoncalı köy - Saray - Tekirdağ
1946 MYK: Küçük Manika
■ Kısmen Pomak yerleşimi
■ "İlk adı Osmanlı beyitlerinde Kocatarla olarak geçer. Köyü kuranlarca istenmeyen bu ad, Demirbaş olarak değişir. Köyün yerleşim alanı ve çevresindeki Manika kalesiyle anıldığından, çevre halkınca bu isimle anılır ve söylenir. 1879 yılında Tatar çiftliğinde mandıra yerleşim birimi (Büyükyoncalı) ile birleştirilerek Manika adıyla Osmanlı kayıtlarına geçer. Aralarında 4 km mesafe bulunan aynı köyün iki mahallesi, 1908 yılında idari bakımdan ikiye ayrılarak Küçükmanika ismini alır. Yunan işgalinde kayıtla Küçük Marika olarak geçse de, kurucuları Manika adını kullanır. 1922 yılında, Saray İlçesinin, Kırklareli’nden ayrılıp Tekirdağ Nire bağlanır. 1961 yılında Köyün yeni adı Küçükyoncalı olarak değişir." Pomaknews.com
Binkılıç bld - Çatalca - İstanbul
1928 K: Istranca [ Bul stranitsa ]
Y1905 Im05: Strantza
■ 20. yy başında Rum yerleşimi. Şimdi Pomak yerleşimi
■ [ Bul Странджа Strandža ] 1960'da bugunkü ismi verildi. Anton
Kavaklı mah - Büyükçekmece - İstanbul
1928 K: Gardan
Y1873 BSt: Gardás
■ 20. yy başında Rum yerleşimi. Şimdi Pomak yerleşimi
Muratbey bld - Çatalca - İstanbul
1928 K: Muratbey
■ Kısmen Pomak yerleşimi
Bardakçı köy - Demirci - Manisa
■ Pomak yerleşimi
Kazanpınar köy - Mustafakemalpaşa (Söğütalan bucağı) - Bursa
■ Pomak yerleşimi
Osmaniye köy - Dursunbey - Balıkesir
■ Pomak yerleşimi
■ 1912 Pomak göçüyle kuruldu.
Gümüşdere köy - Sarıyer - İstanbul
Eski adı: Domuzdere
■ 20. yy başında Rum yerleşimi. Şimdi Pomak yerleşimi
■ 1924 sonrasi gelen Selanik göçmeni Pomak yerlesimi. Anton
Yenisölöz bld - Orhangazi - Bursa
1946 MYK: Yenisölöz
1928 K: Sölöz cedid [ Tr "Yenisölöz" ]
1924: (Tacettin)
1914: Gâvursölöz
Byz: Soloi
■ 20. yy başında Ermeni yerleşimi. Rumeli göçmeni/Pomak yerleşimi
Yalakdere bld - Karamürsel (Yalakdere bucağı) - Kocaeli
E1902 Epr I.595: Yalakdere
■ 20. yy başında Ermeni yerleşimi. Şimdi Pomak yerleşimi
■ 17. yy'da kurulmuş Ermeni yerleşimidir. 19. yy sonunda 140 hanede 650 Ermeni nüfusu ve Surp Hreşdagabed kilisesi vardı. SN
Şükraniye köy - Merkez (Küplü bucağı) - Bilecik
■ Pomak yerleşimi
Reşadiye köy - Sandıklı - Afyon
■ Pomak yerleşimi
■ 1910 tarihli Pomak yerlesimi. Mısır çorbası ve patatesli ekmeği meshurdur.
Burhaniye köy - Geyve - Sakarya
■ Pomak yerleşimi
Akçukur köy - Ferizli (Söğütlü bucağı) - Sakarya
1946 MYK: Akçukur
■ Pomak yerleşimi
Uzunburun köy - Beylikova (Beylikahır bucağı) - Eskişehir
■ Pomak yerleşimi
Parsibey köy - Beylikova (Beylikahır bucağı) - Eskişehir
■ Pomak yerleşimi
■ Pomak yerleşimi
Boğazkent köy - Ilgın - Konya
1928 K: Reşadiye [ Tr "(sultan) Reşat yeri" ]
■ Pomak yerleşimi
Kapıkaya köy - Bafra (Boğazkaya bucağı) - Samsun
1920 Pon: Kapıkaya
■ 20. yy başında Rum yerleşimi. Şimdi Pomak yerleşimi
■ pomak mübadil köyüdür. seyyah
Dereler köy - Bafra (Boğazkaya bucağı) - Samsun
■ Pomak yerleşimi
Yeraltı köy - Bafra (Boğazkaya bucağı) - Samsun
1920: Yeraltı
■ 20. yy başında kısmen Rum yerleşimi. Şimdi Pomak yerleşimi
Çamaltı köy - Bafra (Boğazkaya bucağı) - Samsun
1928 K: Xotmaşa
■ 20. yy başında Rum yerleşimi. Kısmen Pomak yerleşimi
■ 19. yy'da Nebiyan adı verilen bölgenin merkez köyü idi. 20. yy başında yörede 20 kadar Rum köyü ile 6 Türk köyü vardı.
■ Küçük Yeraltı, Kara Pınar ve Dereler mahallelerindeki Pomaklar 1934'de Bulgaristan Zlatograd civarindaki Elma Reka, Alamovtsi ve Startsevo köylerinden yasadisi yollarla Yunanistan gecerek göç ettiler ve 1936'da bu köylere yerlestirildiler. Sülaleler: Alibaşovi, Gluhovi, Zeynelovi, Kehayovi, Kovaçevi, Kocaalievi, Sirakovi
Sürmeli köy - Bafra - Samsun
1485 MÖz: Sürmelü
■ 20. yy başında Rum yerleşimi. Şimdi Pomak yerleşimi
■ Türk mübadil köyüdür, çok az miktarda pomaklar da bulunur. seyyah
Gökçeçakmak köy - Çarşamba - Samsun
■ Pomak yerleşimi
■ 1934'de Bulgaristan Blagoevgrad Tuhovişta köyünden gelen Pomaklar yerlestirilmistir


Selanik Vilayeti-Kılkış(Avrethisar)Kazası'na Bağlı Köy,Mahalle Ve Çiftlik İsimleri🇹🇷

Selanik Vilayeti-Kılkış(Avrethisar)Kazası  Köy : Paprat -Veisli -Nariş- Pişova -Serçeli -Muzgallı- Hacıeseler- Seslova -Pikova- Şeremetli- H...