20 Mayıs 2023 Cumartesi

Sakız Adası(Mübadele Bölgeleri-32)

Sakız Adası’nın fethi Kanuni Sultan Süleyman’ın uzun saltanat döneminin sonunda fethedildi. Sakız Adası 17 Nisan 1566, salı günü diğer değişle 26 Ramazan 973 tarihinde ve Hristiyanların paskalya yortusunda Osmanlılarca ele geçirilmiştir. Adanın fatihi Kaptan-ı Derya Piyale Paşa’dır. 

 Yunan donanması, 24 Kasım 1912’de Sakız Adası’nı işgale başlamış ve 3 Ocak 1913’de adayı ele geçirmiştir. Adada 346 yıl süren Türk hâkimiyeti böylece son bulmuştur. Sakız Adalı Türklerin çoğu 1912-1914 yılları arasında kendi imkânları ile Anadolu’ya göç etmiştir. Adada kalan veya Anadolu’nun işgali sonucu adaya geri dönen bir kısım Sakız Adalı, 1923 yılında Lozan Antlaşması uyarınca adadan ayrılmışlardır. Adadan 1923’de ayrılanlar mübadil olarak değerlendirilmiş 1923’den önce ayrılanlar ise daha sonra mübadil kapsamına alınmışlardır. Adalıların büyük bölümü İzmir ve çevresine iskân edilmiştir. 

Günümüzde Adada Sakızlı Türk yaşamamaktadır. Nüfus ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve nüfus kaydında doğum yeri Sakız olarak görülen kişiler 2127’dir.Bu rakam kabaca adadan göç edenlerin sayısı hakkında fikir vermektedir. Mübadeleye tabii tutulan hane sayısı ise 322’dir. Sakız Adası’nda Osmanlı döneminde inşa edilen ve günümüzde Bizans Eserleri Müzesi olarak kullanılan Mecidiye Camii’nde restorasyon çalışmaları devam etmektedir. Osmanlı döneminden ayakta kalan Hamidiye (Bayraklı) Camii ile Osmaniye Camii ise restore edilmeyi beklemektedir.Yazan: Murat Tezcan

Limni Adası(Mübadele Bölgeleri-31)

Merkezi Limni şehri olan Limni Sancak’ına İmroz (Gökçeada) ve Tenedos (Bozcaada) kazaları bağlıydı. Çanakkale’nin 70 mil uzağındadır. Ada, ortaçağlarda antik “Myrini” şehri üzerine kurulu Kastro kasabasının adıyla anılırken, bugünkü adı, Yunanca “Lemnos”un Türkçe’de değişime uğramış biçimiyle “Limni” olarak kullanılmaktadır. Osmanlı idaresinde ada “Ilımlı” olarak biliniyordu. Limni Adası 1478 de Osmanlı topraklarına katıldı. Adada Türkler yoğunlukla kale içi ( Kastro) yöresinde yaşıyorlardı. Osmanlı idaresinde Limni, daha çok tahıl, susam ticareti ve hayvancılıkla geçimini sağlıyordu. Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında adadan 1636 Türk ayrılarak daha çok( başta Foça olmak üzere) Ege kıyılarındaki kasabalara yerleştirildiler. Anadolu bozgununda Anadolu’dan kaçan 3 bin kadar Rum da Limni’ye geldi. Anadolu Rumları daha çok, Türklerin önceleri yoğun olarak yaşadıkları Kastro ve Mondros Körfezi kıyılarındaki köylere yerleştirildiler. Örneğin bu köylerden biri olan Lera Köyüne 556 Rum yerleştirildi ve köyün adı Ayos Dimitrios’a çevrildi. Rum göçmenler için yeni köyler de inşa edildi. Anadolu Rumları Limni Adasında süngercilik, balıkçılık ve sandal yapımı gibi işlerle uğraştılar. Ayrıca Anadolu’dan üzüm kurutma tekniğini, balıkçılığı ve pamuk ziraatını getiren Rumların bugün adadaki nüfusu 17.500 kadardır. Oysa Osmanlı’nın son dönemlerinde Limni Adası’nın nüfusu 2540’ı Türk olmak üzere 27.079 idi. Günümüzde Limni Adası’nın merkezi, Osmanlı ve Venedik kalelerine yaslanmış bir şehir olan ve içinde 7 cami kalıntısı barındıran Kastro şehridir.

Midilli Adası(Mübadele Bölgeleri-30)

Ege denizinin üçüncü büyük adası olan Midilli’nin Anadolu kıyılarına uzaklığı 8-12 km. dir. Antik çağlarda adanın ismi, kral Lesbus’dan mülhem Lesbos iken, ortaçağlarda yönetim merkezi Mytilâne olarak anılmış, bu isim Türkçeye Midilli olarak geçmiştir. Tarih boyunca ada, sırasıyla Antik Yunan, Pers, Roma, Bizans, Ceneviz, Osmanlı ve modern Yunanistan egemenliğinde yönetilmiştir. Midilli, Yunanistan egemenliğine girdiği 1912 yılına kadar, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1534 yılında Ege Adalarının yönetimi için oluşturduğu Cezayir-i Bahr-i Sefid Eyaletinin önce üç eyaletinden biri, sonra merkezi ( 1862) olmuştur. Bütünüyle Yunanistan toprağı haline geldiği 1912 yılına kadar 450 yıl boyunca ( 1462-1912) Osmanlı’nın bir eyaleti olan adanın Müslüman nüfusu fetihten sonra yerleştirilen yeniçeriler ve göç ettirilen Anadolu halkından oluşuyordu. 16. yy. boyunca nüfusun yaklaşık %40 ı Müslüman iken, 20. yüzyıl başlarında yaklaşık 95.000 olan ada nüfusunun ancak %15 i Müslüman idi. 1912’den sonra ada Türklerinin %60 ı tedricen Anadolu’ya geçmiştir. İşgal sırasında ada valisi olan Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem ( Bolayır) Bey, Yunanlılar tarafından esir alınmıştır.

Adada Müslümanlar, diğer adalardan farklı olarak sadece büyük şehirlerde değil, kırsal kesimde de ikamet etmekteydiler. Çoğunlukla merkez sancağı Midilli ( Mitilini) , Molova ( Molivos) , ve Kalonya ( Kaloni) sancağında yaşamakla birlikte, Sığrı( Sigri), Balçık ( Baltsika), Sarlıca ( Thermi), Filye, Çömlekköy ( Skalohori), Petre ( Petra), Mandemande ( Madamados), Pilimer ( Plomari) , Kumi, Keramya, Kapi, İskimye ( Skamia) gibi daha küçük yerleşimlerde de değişik oranlarda Türk nüfus bulunmaktaydı. Adanın geçim kaynağı başta zeytincilik, sabunculuk, üzümcülük, palamut meşesi ticareti ve balıkçılık idi. Ada halkının Edremit ve Dikili’de de tarlaları, zeytinlikleri vardı. 1922 yılında Anadolu bozgununu yaşayan Yunan ordusunun ardından 47. 382 Anadolu Rum’unun kaçarak Midilli’ye sığındığı kaydedilmiştir. 1923 yılının Ekim ayında ise Mübadele Anlaşması gereği 1400 kişilik bir Müslüman kafilesi Ayvalık’a çıkmıştır. Mübadiller çoğunlukla Ayvalık ve Edremit’te, terk edilen Rumlara ait evlere yerleştirildiler.

Midilli adasında, bir kısmı restore edilerek yeni işlev kazandırılmış, bir kısmı da restorasyon bekleyen çok sayıda Osmanlı dönemi yapısı vardır. Bunlardan bazıları: Valide Cami, Vigla Cami, Yeni Cami, Çınar Cami, Yalı Cami, Kule ( Kale) cami, Midilli Kalesi ve içindeki Medrese, Çarşı Hamamı, İdadiye Binası ( bugün Adliye Sarayı), Şakir Bey Çeşmesi, Cezayirli Hasan Paşa Çeşmesi, Kulaksızoğulları Konağıdır. Ayrıca adada yaygın olan Bektaşi, Mevlevi ve Kadiri tarikatlarından kalma, Sarı Baba Tekkesi, Anemomilo( Yel Değirmeni) Tekkesi, Mevlevi Tekkesi, Kadiri Tekkesi, Ay Grigor ( Abdül bin Hasan) Tekkesi gibi ibadethanelerden günümüze kalan hemen hemen yok gibidir.

Cezair-i Bahr-i Sefid Vilayeti(Mübadele Bölgeleri-29)

Osmanlı İmparatorluğunun Cezair-i Bahr-i Sefid Vilayeti, Adalar (Ege) Denizinde bulunan birçok adadan oluşmaktaydı. Vilayetin yüzölçümü 6.900 km.2, nüfusu 322.300 kişiydi. Rodos, Midilli, Sakız ve Limni Sancakları bağlı olduğu Cezair-i Bahr-i Sefid Vilayetinin merkezi Rodos şehri idi.

Girit Vilayeti(Mübadele Bölgeleri-28)

Osmanlı döneminde Girit Vilayeti; Hanya, İsfakiye, Resmo, Kandiye ve Laşid sancaklarına ayrılmıştı. Vilayet merkezi Hanya şehriydi. Sancak merkezleri adları anılan kasabalardır. Ancak Laşid Sancağının idare merkezi Yenişehir, İsfakiye Sancağının idare merkezi Vamus kasabalarıydı.

Akdeniz’in ikinci büyük adası olan Girit, stratejik konumu itibariyle tarih boyunca önemli olmuştur. İlkçağlarda Minos uygarlığının merkezi olan ada, ortaçağda Venedik idaresinde Akdeniz’in en büyük ticaret yollarının üzerinde yer aldı. Girit, 1669 yılında Kandiye şehrinin ele geçirilmesiyle bütünüyle Osmanlı İmparatorluğu topraklarına dahil oldu. Osmanlı’nın bu adada diğer fetih bölgelerinde uyguladığı “Anadolu’dan nüfus göç ettirme (şenlendirme)” politikası uygulamamasına rağmen, ihtida ( din değiştirme) ve evlenmeler yoluyla Müslüman nüfus giderek arttı. 1830 yılında Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla başlayan dönem, Girit Adası’nda 19. yy boyunca sürecek Rum isyanlarının ve kargaşanın hüküm sürmesiyle devam etti. Yüzyıl sonunda ( 1897) Büyük Devletlerin işgali altında kalan Girit’te artık muhtariyet dönemi başlamış, Osmanlı ordusu adadan çekilmişti. 1913 Londra Antlaşmasıyla ada bütünüyle Yunanistan’a bağlanınca Girit’in Müslüman halkı da azınlık statüsü kazandı. Bu tarihten sonra Yunan uyruklu olan Müslüman Giritlilerin kimlik tanımları “din” üzerinden oldu. Girit Müslümanları 1923 Büyük Mübadelesine kadar adadaki varlıklarını Cemaat-i İslamiye İdarelerinin yönetiminde sürdürdüler.

Girit ve Mübadele 

Adadan Anadolu kıyılarına Müslüman göçü, Osmanlı ordusunun adayı terk ettiği 19. yy. sonlarında yaşanan çatışmalar ve kıyımlar yüzünden zaten başlamıştı. 1896-1897 yıllarındaki ayaklanmalardan sonra on binlerce Müslüman Anadolu’ya sığındı. 1876 Girit Salnamesindeki verilere göre adanın toplam nüfusu 227.871 olarak verilmişti. Bu toplamın 91.746’sını Müslümanlar,135.780’ini Hıristiyanlar, 345’ini de Yahudiler oluşturmaktaydı. 1911 yılına gelindiğinde Girit Müslümanlarının sayısı artık 28.000 civarındaydı. 1923-24 yıllarına gelindiğinde, kırsal kesimde yaşayan çok sayıda Müslüman güvenlik nedeniyle, Müslüman şehirli nüfusun yoğunlukla yaşadığı üç büyük kente -Kandiye, Resmo ve Hanya’ya- akmışlar, mülklerinin büyük bölümünü yok pahasına satmak zorunda kalmışlardı. Nihayet 30 Ocak 1923 yılında Mübadele Sözleşmesinin imzalanmasıyla Girit Müslümanları kendilerini Anadolu kıyılarına taşıyacak olan Seyr-ü Sefain vapurlarına ( başta Gülcemal olmak üzere Bahr-i Cedid, Giresun, vb.) ya da kendi imkânlarıyla kiraladıkları yabancı bandıralı vapurlara binmek üzere Kandiye, Resmo ve Hanya limanlarına doluştular.

Girit’in diğer Müslüman yerleşim yerleri olan Yerapetra ( İearapetra), Estiye ( Sitia), Laşit (Lasithi) bölgesi, Spinolonga gibi yerlerden gelen Müslümanlar da bu üç limandan Girit’i terk ettiler. Girit’te zeytincilik, bahçecilik, bağcılıkla uğraşan Müslümanlar beceri ve uğraşı türlerine göre Marmara Adası’ndan Mersin’e kadar olan kıyı şeridinde Ege ve Akdeniz kıyılarının kendilerine uygun şehir ve kasabalarında iskân edildiler. Mübadele ile 14.000 kadarı Kandiye’den olmak üzere yaklaşık 25.000 Girit Müslümanı, iskân edildikleri Ayvalık, Edremit, İzmir, Bodrum, Mersin gibi kıyı şehirlerinde, ana dilleri Rumcayı konuşmaya, Girit kültürünün bir ifade biçimi olan mânilerini okumaya, şifalı otların hakim olduğu özel Girit mutfağını yaşatmaya devam ettiler. Günümüzde Heraklion (Kandiye) kenti, Girit Bölgesi’nin (Periphery) ve Heraklion İlininin merkezidir. Chania (Hanya), Rethymno (Resmo), Lasithi (Laşid) kentleri ise il statüsündedir.

Selanik’teki Vakıf,Han ve Kervansaraylar

Şehirde Müslim ve gayrimüslimler tarafından birçok vakıf kurulmuş ve bu vakıflara gelir
getirmek amacıyla çeşitli akarlar inşa ettirilmiştir. Hanlar da bu vakıf akarlar arasında bulunmaktadır. Fetihten sonra şehrin dokusunda yer alan bu yapılar zamanla artış göstererek sosyal ve ticari ihtiyaçları karşılamada önemli bir rol üstlenmiştir.Bu süreç, sonraki padişahlar,
devlet adamları ve varlıklı kişiler eliyle sürdürülmüştür.Selanik’te bulunan vakıf han ve kervansaraylar banileri ve isimleri ile şu şekilde tasnif edilebilir:

1) Büyük Kervansaray
2) II. Bayezid Vakfı’na Bağlı Han/Kervansaraylar (Suluhan ve kervansaray)
3) Koca Mustafa Paşa Vakfı’na Bağlı Kervansaraylar
4) Makbul İbrahim Paşa Vakfı’na Bağlı Han (Boyacılar Hanı)
5) Çoban Mustafa Paşa Vakfı’na Bağlı Han
6) Hüsrev Kethüda Vakfı’na Bağlı Han/Kervansaraylar (İki adet kervansaray, 6 adet han)51
7) Yemen Fatihi Gazi Sinan Paşa Vakfı’na Bağlı Hanlar (Malta Hanı, Simkeşhane)
8) Selanik Mevlevîhanesi Vakfı’na Bağlı Han
9) Hüseyin Çavuş oğlu Ahmed Ağa Vakfı’na Bağlı Han (Kürt Hanı)
10) Küçük Ahmed Ağa’nın Vakfı’na Bağlı Kervansaray
11) Selanik Mutasarrıfı Seyyid Numan Paşa Vakfı’na Bağlı Hanlar(Han-ı kebir, Han-ı sağir,
Alaca Han)
12) Alagözzâde İbrahim Ağa Vakfı’na Bağlı Han
13) Receb Çelebi Vakfı’na Bağlı Hanlar
14) Haremeynü’ş-Şerifeyn Vakfı’na Bağlı Han (Yamaklar Hanı)
15) Tütün Gümrüğü Hanı
16) Aynoroz Vakfı’na Bağlı Kervansaray

Selanik Vilayeti-Kılkış(Avrethisar)Kazası'na Bağlı Köy,Mahalle Ve Çiftlik İsimleri🇹🇷

Selanik Vilayeti-Kılkış(Avrethisar)Kazası  Köy : Paprat -Veisli -Nariş- Pişova -Serçeli -Muzgallı- Hacıeseler- Seslova -Pikova- Şeremetli- H...