--SELANİK SANCAĞI,KARACAABAD
KAZASI,EVLADI FATİHAN KAYITLI GUSTULÜP KÖYÜNDEN 1924 YILINDA MÜBADELEDE GELEN
AİLENİN HİKAYESİ
Osmanlı dönemi Selanik sancağına bağlı Karacaabad kazası
göstelup köyünde 1700 yılı Hasan bey oğlu Ahmet 1751 doğumlu döneminde devlet
arşiv kayıtlarında lakabı yazıcı olarak kayıtlı oğlu Hüseyin 1799 doğumlu
Hüseyin Efendinin oğlu [buraya kadar olan secere bilgisi 1831 yılı nüfus defterinden]
İpekçi Yazıcı lakaplı (burdan itibaren secere TC Nüfus Müdürlüğü) Mehmet Efendi
Fustan köyünden Ümran Hanım ile evlenir.Bu evlilikten Hüsnü,Basri ve isimli üç
çocukları olur.
Mehmet Efendi'nin erkek kardeşi Molla lakaplı Hasan Efendi
ortalığı kasıp kavuran eşkiyalar tarafından öldürülür.Öldürülen Mehmet ile kız
kardeşi Havva'nın mezarları Gustulüp köyünde bulunmaktadır.
Mübadele herşeyi değiştirir.Mehmet Efendi'nin eşide 1924 yılında
mübadele ile İstanbul'a gelir ve Bahçeköy'e iskan edilerek yaşamını burada
sürdürür ve 1937 yılında vefat ederek Bahçeköy mezarlığına defnedilir.
Eşkiyalar tarafından öldürülen Hasan Efendi'nin oğlu Cemal ise
İzmir Reisdere köyü Alaçatı'ya iskan edilir.
Yazıcı Mehmet Efendi mübadele olana kadar köyünün en tanınmış
adamlarından biri olarak kendisini kabul ettirir.Komşu köylerde de saygınlığı
olan sözü sohbeti dinlenen biridir ve köye gelen mülki erkanı
karşılama,ağırlama,misafir etme görevlerini severek yerine getirir.Köyün
konuksever aile reisi Yazıcı Mehmet Efendi köyünde etrafı taş duvarlarla
çevrili,yemiş ağaçlarıyla dolu bahçe içindeki iki katlı evde ikamet
eder.Konuklarını da burada ağırlar.Yazıcı Mehmet Efendi'nin çocukları bu evde
doğar,mübadeleye kadar burada yaşarlar.Geçimlerini dutçuluktan ve tarlalarında
ektikleri değişik ürünleri satarak sağlar.Tarlada çalıştıkları bir günde acı
bir sonla karşılaşırlar.Nişanlı olan oğlu kaza ile bacağını orakla keser,üç gün
sonrada vefat eder.Diğer oğlu Basri Efendi'nin iki çocuğu vardır 1930'lu
yıllarda genç yaşta vefat eder.Bir diğer oğlu olan Hüsnü 1893 yılında
Karacaabad Gustulüp köyünde doğar,büyür evlenir.Ana-babasından
ayrılmaz,birlikte yaşarlar,aynı işi yapar,aynı işte çalışırlar.
Hüsnü Efendi'nin bir kızı vardır.Askerlik görevi için
Trablusgarp'a gideceğinden eşinden kızından ayrılacaktır.O günün koşullarına
göre hayli de dünyalığı vardır.Birini teslim etmesi gerekir dünyalığını.Çok
varlıklı olan kayınpederini en sağlam olarak görür ve kayınpederine ''Ben
askere gidiyorum.Bir teneke altınım var.Ölürsem senin ama askerden döndüğümde
sorun yok.Ama bir olay olduğunu anladığında altınları şu ağacın altına
göm,dönersem oradan alırım.''der.İstediği gibi olur ve askerden sağ salim döner
ama beklediği gibi olmaz.Çünkü kayınpederi,karısı ve kızı o dönem çok yaygın
olan kolera hastalığından ölür.Bu durumda yapacağı tek şey ağacın altını kazmak
ve altınları aramaktır.Öyle yapar ve ne kadar kazıp dursada ağacın altında
hiçbir şey bulamaz.Demek ki kayınpederi söylediklerini dikkate almamış ve kendi
bildiğinde hareket etmiştir.Hüsnü Efendi bu olayı unutmaz ve önemli bir anı
olarak anlatırdı.
Hüsnü Efendi,aynı köyden 1903 doğumlu Hasine Asiye Hanım'la
evlenir.Hüsnü Efendi de 1924 yılında mübadele ile Türkiye'ye gelir ve
Bahçeköy'e iskan edilir.Geldikleri yerde bıraktıkları malları kadar alamadılar
( tasfiye talepnamesinde bıraktığı malların değeri 1300 altın değerinde)
kendilerine verilenden de şikayetci olmaz.Mübadele gereği Bahçeköy'den ayrılan
Rumlardan kalan bir ev ve sekiz dönüm tarla verilir kendisine.Ama meydana gelen
yangınla yanar kül olur evi bir başka eve geçer.Bugün Bahçeköy'de meydan olarak
görünen yer Yazıcı Hüsnü Efendi'nin evinin bulunduğu yerdir.
Hasine Asiye Hanım evin yanmasına çok üzülür.Çünkü ev hem
çeşmeye yakın hem de köyün tam merkezindeydi.Ama çok geçmez birkaç yıl sonra
yanan evin karşısında bir arsayı 1940 yıllarında satın alır ve alt katları
dükkan olmak üzere iki katlı iki ev yaparlar.Birinde kendisi,diğerinde
çocukları oturur.Daha ileri yıllarda beş erkek birleşerek 1972 yılında iki
apartman inşa ederek yaşamlarını burada sürdürürler.
1934 yılında Soyadı Kanunu çıkınca Hüsnü Efendi lakapları olan
''YAZICI''yı soyadı olarak alır.
Hüsnü Efendi 1940-1970 yılları arasında Bahçeköy'e gelen
misafirleri ağırlar,misafir eder,evi yeterli olmazsa kahvehanesini yatacak yer
olarak tahsis ederdi.
Hüsnü Efendi'nin yaptığı işler arasında çiftcilik ve hayvancılık
da vardı.Çiftçi olarak yetiştirdiği ürünleri Büyükdere-Tarabya-Yeniköy gibi
yerleşim bölgelerine götürüp satardı.Hayvancılığını da devam ettirdiği için
hayli tanıdığı,eşi-dostu ve arayanı vardı.
Hüsnü Efendi'nin kısa süreli bir de Edirne olayı oldu.Bu serhat
şehrinde fazla kalamaz ve tekrar Bahçeköy'e döner.
Hüsnü Efendi beş erkek bir kız olmak üzere altı çocuk sahibi
olur.Eşini 1968 yılında kaybeder,kendisi de 1972 yılında rahmetine
kavuşur.Anlattığına göre memleketindeki yaşamı varlıklı olduğu ve güzel
geçtiğidir.
Beşi erkek biri kız altı çocuğu günün koşullarına göre varlıklı
olarak iyi bir yaşam
sürdüler.Çocukları;ormancılık,bakkalık,kasaplık,yemcilik,kahvecilik,hayvancılık
ve bahçecilik işleri ile uğraştılar.Kız çocuğu Necibe Bahçeköy'de evlilik
yaptı.Erkek çocuklarından,Süleyman Yazıcı 1950'li yıllarda Orman işletmesinde
ihalelere girerek ağaç alıp,satışını yapardı.Mehmet Yazıcı odunculuk ve
nakliye;Ali Yazıcı kahvecilik,berberlik ve kasaplık;Hasan Yazıcı odunculuk ve
bakkalcılık;Mustafa Yazıcı ise üniversite okuyordu.
Mübadele ile gelen ailenin çocukları ve torunları hayatlarından
memnundur.Yaşanmış hikayeyi 1972 yılına kadar yazdım.Genelde anlatılan öyküler
acı ve ızdırap dolu!Büyüklerimden ne duyduysam onu yazdım.Devamlı Allah'a
şükreden ve huzurlu olduklarını belirttiklerinden bende yaşım gereği tanık
olduklarımı yazdım.
Torun Hüsnü Yazıcı olarak yaşanmış önemli bir olayı yazdığım için mutluyum(Kaynak:Hüsnü Yazıcı Hocam)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder